Kardeşler,
Yine Buharî'den ve Müslim'den bir hadisi şerifi -kıyamet günü "Bu hadisi duymamış mıydın?" denecek- bir risk olarak sizlere aktarmak istiyorum. Ama dikkat ediyorum ve dikkatinizi çekiyorum. Rabb'imiz: "Sen Ebu Hureyre'nin hadisini duymuştun değil mi?" der kıyamet günü. Bu sözü de bu hadisi şerifi de derdi olmayan yani "Ben doğurdum, büyütüyorum. Her ana gibi, baba gibi ben de anayım babayım." diyene anlatmıyorum. "Kardeşim, vakfı ben kurmadım. Medreseyi de ben kurmadım. İşim yoktu zaten. Diyanet de en düşük puanla aldığı için beni buraya memur yaptılar. Ben ne yapayım. Sekizde geliyorum beşte gidiyorum. Hadi selamun aleykum." diyene de anlatmıyorum. Mangalda kül bırakmayanlara anlatıyorum. Hani büyük toplantılar yapıp İslam için çalışman, her doğurduğu çocuğu Allah'a adayan anneler babalar olarak mangalda kül, meydanda at bırakmayan yiğitler için... Başta ben, ben de mangalda kül bırakmıyorum ama kim mangalda kül bırakmıyorsa, meydandaki atların hepsi önünden yel olup gidiyorsa şimdi bakın Peygamber aleyhissalatu vesselam ne buyuruyor.
Ebu Hureyre radıyallahu anhtan Buharî ve Müslim kaynaklı bir hadisi şerif dinliyoruz. Buyuruyor ki aleyhissalatu vesselam: "Eski peygamberlerden bir tanesi bir küfür diyarına cihat etmek için ordu kurdu." Peygamber aleyhisselam anlatıyor. Bir peygamberi anlatıyor. İsmini vermiyor peygamberin ama bir peygamber ordu kurmuş. İşte A şehrine gidecekler kendi bulundukları yerden. Diyelim ki şehir kalesinin sınırına kadar gelince orduyu toplamış bir taşın üstüne çıkmış, demiş ki: "Hey ordu! Beni dinleyin. Nişanlanmış, yakında nikâhlanıp gerdeğe girecekler geri çıksın." Yani hazır, evlenecek hanımıyla, işte gün sayıyor, düğünü var. "Onlar geri çıksın." demiş. Birkaç kişi ayrılmışlar veya ne olduysa. "Yeni ev yapmış, henüz çatısını kapatıyor ve birkaç gün sonra da yeni evine taşınacak olan varsa onlar da ayrılsın. Koyun sürüsü olup da sürüsünde yakında doğum yapacak, yavrulayacak koyunlar olanlar da ayrılsın. Siz geri gidin, siz ordumda bulunmayın. Ben aklı karısında, yaptığı evinde, yavrulayacak koyununda olmayanlarla Allah'a gideceğim." demiş ve yola devam etmişler.
Üç engelliyi geri bırakmış, üç günahkârı değil ama. Helal nikâhlanmış, bugün yarın gerdeği var. Ev yapmış helal parasıyla, yeni taşınacak evine. Taksiti bitecek, evine taşınacak ve koyunları kuzulayacak adamın. Günah değil. Onlara "Bu ordudan çıkın." demiş. Sonra yoluna devam etmişler. Ulaşacakları yere gittiklerinde ikindi vakti bitmek üzereymiş. Bugünkü literatürle akşam yedide oluyor diyelim. Dört gibi, beş gibi o şehre ulaşmışlar. Yanındakiler demişler ki: "Biz buraya çok kötü bir saatte geldik. Şimdi bu savaşı akşama kadar bitiremezsek gece konaklarken bu adamlar bizi burada imha ederler, mağlup oluruz. Şimdi başlasak akşam oldu yetiştiremeyeceğiz. Ne yarına kadar burada mola verebiliriz ne de savaşı bitirebiliriz durum kötü." Elini güneşe doğru uzatmış o peygamber. (Bu, Buharî ve Müslim'de hadistir.) "Bak ey güneş." demiş. "Sen de Allah'ın memurusun, ben de memuruyum. Önüme engel olma dur, dönme bu dünyada!" demiş. Sonra da "Bismillah." deyip emretmiş ve fetih müyesser olup geri gelmişler.
Güneş... Güneş... Seyrini durdurdu! Kadında, kocada, ev taksitinde gözü olmayan ordu uğruna! Vakıf mı kuruyorsun? Al, peygamberden örnek işte. Bir mahallede cami mi yapacaksın? Derneğinde yeni evlenecek, karısında gözü olan biri olmasın. Ev taksiti ödeyen biri olmasın. Kuzulama derdi olan koyunları olan bir çoban alma. Yürekleri hür, yüreği kadına/eve takılmamış insanlarla yola çık, Allah seninle olsun. Senin için Güneş'i bile durdurur Allah o zaman.
http://hayatrehberi.sosyaldoku.com/180-hur-yurekli-gencler/